DİĞER
“Melih Cevdet Anday, Çeşitlemeler ile Karacaoğlan’ın koşmasını âdeta başı sonu olmayan izlenimci bir resme dönüştürür ve boşlukları kendi imgeleriyle süsleyip ‘bir hikâyeyi’ sürdürür. Bir sorunun peşinde gibidir: Kim var imiş, biz burada yoğ iken?”
“Ahlak ve adabın nasıl mükemmel olması gerektiği hem Avrupa’da hem de İslam dünyasında ehl-i kalem arasında tartışılmakla kalmaz, ayrıca alt sınıflar üzerindeki gücü ifade etmek için araçsallaştırılır. Onun içindir ki birçok nezaket kitabında, yalnızca nasıl davranılması gerektiği değil, aynı zamanda aşağılık olarak görülmekten nasıl kaçınılacağı açıklanır.”
Latif Demirci'nin anısına, iki kitabına dair Mustafa Arslantunalı'nın yazdığı ve Virgül Dergisinde 2000 yılında yayımlanmış bir yazıya yer veriyoruz: "Bu koca burunlu insanların diyarında herkesi bir parça seviyoruz. Latif Demirci’nin çizgilerinde olmayan bir şey varsa, o da Kötülük."
"Pınar Kür kurguya büyük önem veren ve bunu ilk kitabından başlayarak ustalıkla başaran bir yazar olmakla birlikte, kendini kurgunun arkasına fazlasıyla saklayan bir yazar değildir. Özellikle romanlarında hemen her zaman kendi akranı diyebileceğimiz kişileri yazar. Bu da onun kendi kuşağının dönümlerini tam zamanında yakalamasına yarar."
"12 Mart’ın yakın tanığı iken kendisini 'yükümlü' yazarlardan saymadığı anlaşılan Gizli Emir ve İsa’nın Güncesi romanlarının yazarı Melih Cevdet Anday, toplumsal olanın romanını yazarken 'olduğu gibi aktarmak' yerine imgesel bir dille bireyin dünyasına yönelmiştir."
"Neden aklı şiirle bağdaştırmıyor şairler? Neden aklı şiirin katili sayıyorlar, yaşını başını almış bu insanlar? Nedir akıldan çektikleri ki, akla dair edindikleri derin kuşkuyu her zaman yanlarında taşıyorlar? Dahası, zamanlarının geçerli aklına karşı verdikleri yanıtlar gün gelip anlaşılınca bilge sayılıyorlar."
Unbeautiful gibi bir “rastlantısal morfolojik boşluk” nasıl çevrilebilir? 1961’den 2020’ye Melih Cevdet Anday, İlhan Berk ve Engin Sezer’den e. e. cummings üzerine şerhler...
"Kaptanzade Ali Rıza Bey, Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu süreçte büyük değişimler, dönüşümler yaşayan bir toplumun kendisine bir kimlik, bir ses arayan müziğini tanımak, anlamak için kulak vermemiz gereken bir isim."
Otuz yıl sonrasının Türkiye’si nasıl bir yer olacak? Cevaplaması çok güç bu soruyu, Şahin Alpay ta 1991’de, Türkiye’nin önde gelen 32 simasına yöneltmiş… Bugünden bakınca cevaplar, beklentiler ve gerçekler arasındaki tezat dikkat çekici.
"Bu küresel-biyolojik salgın karşısında ne yapacağımızı, ne yazacağımızı, nereden başlayacağımızı şaşırmış durumdayız. Yeni bir dönem bu ve daha önceki salgın anlatılarına sığmayan bir şeyler var burada."
Edip Cansever'le Oğuz Atay arasında tuhaf bir akrabalık hikâyesi... Ve bir sır: Krepen'deki kemer satıcısı nasıl olup da hem beyaz mantolu adama hem de Ruhi beye dönüşür?
Bu yıl roman dalında verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nün sahibi Sus Barbatus adlı kitabıyla Faruk Duman oldu
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.